Aygazcı’nın Kızı Vasiliki
Kuaför Niko, adanın tarihi saydığımız ve geçen yıl 105 yaşında yitirdiğimiz Koço Kalfa’nın oğlu. Sahnede Atinalı Büyükadalı kadınlar dans ederken yanımda duruyor, gözleri nemli. Büyükadalı Aygazcı’nın kızı Vasiliki Ksidarali’nin gösteri başlamadan önce yaptığı Türkçe duygulu konuşma izleyen herkesi hüzne boğdu.
Onlar buralıydı, evleri, köpekleri, kedileri vardı. Bir kısmı ilk aşklarını burada yaşamıştı. Sahnede dans ederken Türkçe ve Rumca türküler birbirine karışıyordu. Niko, 1964 yılından bu yana görmediği marangoz Niko’nun oğlu Stelyo’yu tanımamıştı. ‘Kimsin sen?’ diye sorunca aldığı cevapla, çocukluk arkadaşı, okul arkadaşı Stelyo’ya sarıldı. Uzunca bir süre gözleri yaşlı kalakaldılar. Sonra 45 sene içinde neler yaşadıklarını birbirlerine anlatmaya başladılar. Stelyo bir Yunanlı kadınla evlenmişti. Eşiyle birlikte her fırsatta Büyükada’ya geliyordu. Gidenlerin çoğu adalarını görmeden edemiyorlardı.
Meri Çiropulos Atina’da öğretmen. 1982 yılında yaşamını yitiren Adalar Baştabibi Dr. Yorgo Çiropulos’un kızı. Geçen sene yitirdiği annesi İzmaro’nun cenazesini Atina’dan getirip Büyükada Rum mezarlığına babasının yanına gömmüştü. Meri, kışları Atina’da, yazları ise Büyükada’da geçiriyor.
Büyükadalılar iki gündür iki ayrı heyecan yaşadılar. Atinalı Büyükadalılar Dans Topluluğu Büyükada’da gösteriler yapıyor. 1999 depreminde hasar gören Büyükada Aya Dimitri Kilisesi başarılı bir restorasyonun ardından dün ibadete açıldı. Yüzlerce eski ve yeni Adalı Rum törendeydi. Patrik Barthelemeos’un da katıldığı açılış ayinine Yunanistan’dan Dışişleri Bakan yardımcısı Kazimis de gelmişti.
Yanımda yine Niko duruyor. Ondan Adalı Rumları soruyorum. Adanın kitapçısı Hristafi’nin öğretmen kızı Baso Ksida, iskele çıkışındaki kitapçı dükkânını sürdürüyor. Zangoç Mihali Paşa da kitabevini ayakta tutanlardandı. Mihali açılış ayini sırasında heyecanla koşuşturuyordu. Zoğrafyon Lisesinin emekli olan Büyükadalı Müdürü Dimitro Frangopulos sabah ayindeki yerini almıştı. Komşumuz demirci Vasil eşi Lili’dan önce kilisedeydi.
Janet, bir süredir sağlık sorunlarıyla boğuşan annesi Madam İro’yu törene getirmişti. İlahilerin büyük çoğunluğunu güzel sesiyle Leonidas Asteri okudu. Niko, araya girdi: “Leonidas, bizim kilisenin ilahilerini okuyordu, burada 20 sene çalıştı. Sesi güzel olduğu için onu Patrikhane’ye aldılar.”
Aya Dimitri Kilisesi Vakfı’nın Başkanı Vasil Lemapoulos koşturmaktan ter içindeydi. Depremde büyük hasar gören yandaki Rum ilkokuluna baktığımı gördü. “Merak etme, o binayı da yaptıracağız” dedi. Ben de ona bir yanını da müze yapalım deyince ‘tabii’ diye karşılık verdi. İçinde bir zamanlar yüzlerce Rum çocuğunun okuduğu o koskoca bina ıssızlaşmıştı. Topu topu beş-altı Rum öğrenci kalmıştı. Onlar da küçük ve sağlam bir binaya alınmışlardı.
Adanın eski sakinleri, giden Rumlara hayıflanıyordu. Niko, “Gittiler ama bir çoğu mutlu değil. Parası olanlar yazları buraya geliyorlar. Buradan geri dönmek istemiyorlar” sözleriyle tepkilerini ifade etti.
Profesörler Nilüfer ve Mete Tapan, İpek Çalışlar, Ayda Çevik, Halim Bulutoğlu kilisenin içinde çevremizdeki Atina’dan gelmiş adalı Rumları tanımaya çalışıyoruz. Herkes en şık elbiselerini giymiş, bu özel günün heyecanını yaşıyordu.
Rumlar neden buraları bırakıp gitmişlerdi?
Birçok insan asıl büyük göçün 6-7 Eylül 1955 ırkçı saldırıları sırasında olduğunu sanır. O zaman Adalarda da saldırılar olmuştu, ancak pek Türkiye’yi terk eden olmamıştı. Asıl büyük felaket ve çöküş 1964 yılında yaşandı. Kıbrıs olaylarını bahane eden dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Rumlar içindeki Yunanistan tebaalı olanları bir günde sınır dışı etmişti.
Türkiye’de yaşayan Rumların bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, bir kısmı Yunanistan yurttaşıydı. Lozan antlaşması gereği İstanbul’daki Rumlar mübadele dışı kalmıştı. O sırda hangi ülkenin yurttaşı olduğu da dikkate alınmamıştı. Bir gün ‘Yunanistan vatandaşı olan Rumlar gidecek’ denildiğinde asıl felaket başlamıştı. Burayı terk edin denen Yunanistan yurttaşı Rumların çoğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Rumlarla evliydiler. Ailelerin bölünmesi, erkeğin veya kadının sınır dışı edilirken eşinin burada kalması söz konusuydu. Bu büyük sürgünde 80 bin İstanbullu Rum Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. İşte o zaman Büyükada’nın Rumlarla zenginleşen yapısı da darmadağın oldu. Bu büyük göçü 1974 Kıbrıs harekatıyla devam eden göç tamamlamış oldu.
Dans grubunun sözcüsü Aygazcı’nın kızı Vasiliki Ksidarali’ye “Heyecanlı mısın?” diye sordum. “Çok” diye cevapladı. “Babam kömürcüydü. Bir eşeği vardı, kömürleri eşekle o dağıtırdı. Dönem değişince Adalara Aygaz’ı babam getirdi..”
Vasiliki’yle daha konuşmak istiyordum. Eski bir adalı tanıdığını gördü, sorularımı unuttu, koşarak ona doğru gitti. Ben de onları kucaklaşmasını izlemeyi tercih ettim.
Oral Çalışlar / Radikal Gazetesi / 12.07.2009